Anılarımız aldatıcıdır. Anılarımız bizlere, asıl yaşanandan çok daha fazlasını anımsatıyor olabilir.
Anılarımızın aslını unutmuş olsak bile zihnimiz, duyduğumuz hikayelerle veya gördüğümüz fotoğraflarla anılar oluşturabilir. Yeni bir araştırmaya göre bu olay hikayeler gerçek olmadığında bile yaşanabilir.
Almanya Hagen Üniversitesinden Aileen Oeberst, Inverse'e verdiği röportajda şu sözleri dile getirdi: "Bunu oldukça ilgi çekici bulmama rağmen tüm kimliğimizi ve geçmişimize dair tüm düşüncelerimizi böylesine değişken ve yanlış şeylere dayandırıyor olmamız beni ürkütüyor da."
Oeberst, PNAS'ta (Proceedings of the National Academy of Sciences) yayımlanan ve sahte anılar ile bunların nasıl geri alınabileceğini inceleyen bu çalışmanın baş yazarıdır. Çalışmaya göre sahte anılar, sadece tedirgin edici bir olay olarak da kalmıyor. Bu anılar, beynimize iyice yerleştiğinde yanlış suçluların tutuklanmasına kadar pek çok olayı etkileyebilir.
Oeberst, sahte anılara dair en büyük kaynaklardan birinin, bastırılmış anıların varlığına inanan klinik psikologlar olduğunu söylüyor. Bu, travmatik bir olay yaşamış bir kişinin, travmaya ait belirli anıları unutabileceği düşüncesinden doğmuştur.
Oeberst açıklamasında ayrıca şunlardan söz etti:
"Travması olan kişilerin acı çekmesinin nedeninin genellikle travmayı unutamıyor olması, belgelenmiş bir gerçektir. Zihinleri onları geçmişe döndürür, Travma Sonrası Stres Bozukluğundan muzdariptirler. Travmalarını bir kenara bırakamazlar. Bu bakımdan baskılamayı gösterecek pek çok kanıt bulunmamaktadır."
Ancak bir terapist, hastasına mevcut semptomlarının kendisinin, örneğin, istismar edilmiş olabileceğini söylese ve hasta da bunu hatırlamıyor olsa sahte anılar yine de ortaya çıkabilir.
Oeberst şu sözleri ekledi: "İnsanlar, zihinlerinde bir anı bulmaya çalışırsa sonunda bir şeyler bulmaları muhtemeldir."
Sahte anılar, bir mahkeme salonunda kanıt olarak kullanılacakları zaman çok büyük bir probleme dönüşür. İşte tam bu yüzden bilim insanları, bu sahte anıların sadece nasıl oluştuğunu değil, aynı zamanda nasıl belirlenip geri alınabileceğini de araştırmaktadır.
Oeberst ve meslektaşlarının bu yeni araştırması, deneklere sahte anılar yerleştirip sonrasında bunları geri alma işlemini başarıyla tamamlamıştır.
Psikologlar, deneklerin ebeveynlerinin yardımı sayesinde, yaş ortalaması 23 olan 52 deneğe sahte anılar yerleştirdi.
Ebeveynler, ilk olarak çocuklarının yaşadığı ve yaşamadığı olayları belirledi. Sonrasında ise gerçekleşmemiş, ancak mantıklı olan iki olay üretti. Deneklerden, doğru veya yanlış fark etmeksizin, kimin bulunduğu ve ne zaman olduğu gibi detaylar da dahil olmak üzere, her olayı hatırlamaları istendi.
Bu seans pek çok kez gerçekleştirildi. Üçüncü seansta çoğu katılımcının, sahte anıları yaşanmış saydıkları gözlemlendi. Deneklerin yarısından fazlası ise kendi sahte anılarını oluşturmuştu.
Sahte anı yerleştirmenin ne kadar kolay olabileceği, araştırmacılar için yeni bir bilgi değildi. Yeni olan şey, deneklere belli etmeden bu anıları geri almaya çalışmış olmalarıydı.
Katılımcıların kendi gerçek anılarını, sahte olanlardan ayırt etmelerini sağlayacak iki temel yöntem buldular:
Hafızanın kaynağını hatırlamalarını isteyerek
Onlara bir şeyi birden çok kez hatırlamaya çalışmanın, yanlış anılara neden olabileceğini açıklayarak
Sonuç olarak ekip, köklü ve sahte anıların geri alınabileceğini keşfetti. Ayrıca çok da kolay bir şekilde geri alınabiliyorlardı!
Oeberst, bu olayı şöyle açıklıyor: "İnsanları sahte anıların varlığına inandırdığınızda asıl anı ve hatıralarına daha sıkı tutunmalarını ve diğer kaynaklardan gelen hatırlatmaları aradan çıkarmalarını sağlayabilirsiniz."
Çalışma içerisinde yer almamış psikolog Elizabeth Loftus ise Inverse'e verdiği bir röportajda şunları dile getirdi:
"Olayın aslının ne olduğunu bilmenize gerek yok. İşte bu yüzden bu stratejiler kullanışlı oluyor. Savcı ve polislerin, potansiyel olarak masum kişilere soruşturma açmadan ve karşılaşacakları yasal işlem çukurundan önce, bu stratejilerden bazılarını denemeleri ilerde mümkün olabilir."
Aslında Oeberst ve meslektaşları sahte anıları tamamen silmedi. Ancak deneklerin sahte olaya inanma seviyelerini, bundan ilk bahsettikleri ilk oturumun seviyesine kadar çekmiş oldular. Bu da deneklerin yaklaşık yüzde 15 ila 25'lik bir kısmının sahte anıları anımsadığı anlamına geliyor. Bir yıl sonra yapılan seansta katılımcıların yüzde 74'ünün sahte anıları kabul etmediği veya onlara dair hiçbir anılarının bulunmadığı gözlemlendi.
Loftus bu konu hakkında son olarak şunları söyledi:
"Hatalı anılar, günlük yaşantımızda pek de önemli olmayabilir. Mesela sana dün pizza yerine tavuk yediğimi söylesem, bu pek de önemli bir bilgi sayılmaz. Ancak yasal durumlardan bahsettiğimizde, doğru anının çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Suçlunun kıvırcık saçlı mı yoksa düz saçlı mı olduğu, ya da arabanın kırmızı ışıktan mı yoksa yeşil ışıktan mı geçtiği önem teşkil etmektedir.”
Çevirmen: Begüm Gür
Editör: Bengisu Gülüm Sert
Comments