top of page
  • Yazarın fotoğrafıbbblog419

Hashtag ve Politik Gücü

Güncelleme tarihi: 18 Ağu 2020



"# (hashtag)” sosyal medya kullanıcıları tarafından oluşturulan ve geliştirilen içerikten, kendiliğinden ve sürekli bir şekilde, ortaya çıkan sosyal bir düzenleyici olup yakın zamanda tam anlamıyla ortaya çıkarmaya ve kavramaya başladığımız sosyal ve politik bir güç geliştirmiştir.


Moda trendlerinden tutun küresel etkinliklere kadar kullanılabilen hashtag Twitter camiasının göze çarpan sembolü haline gelmiştir. Sadece on yıl öncesinde hiçbir önemi ve katkısı olmayan sayısal bir sembol olan “#”, şimdilerde birçok çeşitli davanın duyurulması amacıyla kullanılmaktadır.


Twitter'ın 2006'da piyasaya sürdüğü "#" sembolünün ardındaki ilk amaç, kolaylıkla veri ve bilgi düzenleme aracı olarak kullanılabiliyor olmasıydı. Politikanın kültürel moderni alakadar eden kısımlarının gruplandırılması adına kullanılan ve bir dizinleme aracı olan "#", çok kısa bir süre içerisinde tarihin en önemli olayları ile aynı kefeye koyulmaya başlandı.


Hashtag; popüler kültür, sosyal dışlanma ve doğal afet/siyasi çatışma sonrasında gerçekleşen yardım girişimleri gibi bizleri ilgilendiren meşguliyetlerin geniş yelpazesinde yer almaktadır. Birkaç kişinin de belirttiği üzere, "belirli tür toplumlar ile özel bir amacı olan toplulukların oluşması ve belirli olaylar ile gündem meselelerine hemen yanıt verilmesinin” etkin bir şekilde gündeme oturabilmesine olanak sağlamıştır.

#MeToo'dan #FreeIran'a, #iPhoneX'den #Pope'a, #ClimateChange ve #ImWithHer’den #ConfirmKavanaugh'a kadar, yüz milyonlarca retweet'i, takibi ve beğeniyi harekete geçirmesiyle içinde yaşadığımız elektronik ve son derece hareketli çağın göze çarpan bir sembolü haline gelmiştir.


2015 yılında ünlülerin, politikacıların ve halkın sürekli retweetlediği #RefugeesWelcome hashtag'i, Suriye'deki çatışmalar nedeniyle yerlerinden edilen sığınmacıların Avrupa hükümetleri tarafından kabul edilmesine yönelik baskı uygularken aynı zamanda dünyanın dikkatini, tehlikeli Akdeniz yolculuklarına girişen mültecilerin perişanlığına da yöneltti.


#Myanmar'ın #Rohingya Müslümanlarına ilişkin #EthnicCleansing hashtag’i, 2016 yılında manşetlere çıkıp, bölgedeki şiddet ve istismar iddialarıyla ilgili şikayetlerin soruşturulması yönünde BM’ye çağrıda bulunmuştu. Bu esnada ise #MeToo hareketi korkunç cinsel istismarları ortaya çıkarıp toplumsal cinsiyet dinamiği ile işyerlerindeki cinsel tacizi ilgilendiren can alıcı konuşmaların başlatılmasına yol açtı.

Sosyal ağ kullanıcıları artık siyasi ve sosyal aktivizm işinde yer alıp ülke vatandaşlarına ve yabancılara karşı olan görevlerimiz ve yükümlülüklerimizin kökten ve etraflıca düşünülmesini harekete geçirmiştir. Bu nedenle "#” kullanımının yaygınlaşması, önem teşkil eden meselelerin farkındalığının arttırılması açısından kesin bir başarı ölçütüdür Dünya çapında 335 milyon Twitter kullanıcısı, günde 500 milyon tweet yayınlarken bunların yüzde 80'inin cep telefonlarına erişimi olan yaş ortalaması 18-49 olan kullanıcılar olduğu göz önüne alındığında, bu kadar tweet atma olasılığı oldukça yüksek görünüyor.


Bu doğrudan katılımın düşük maliyeti, vatandaşlar ve hükümetleri arasında iki yönlü bir etkileşime olanak tanımıştır. Bu da, hükümet ve sivil toplum etmenlerinin göründüğünden daha fazla incelemeye tabi tutulduğu ve halkın hesap verilebilirlik ile şeffaflık taleplerinin verimli bir şekilde karşılanması gerektiği anlamına gelmektedir.


Orta Doğu'nun zorlu diktatörlerinden tutun, Hollywood mensuplarının cinsel suçlarının ortaya dökülmesine kadar birçok konuda yardımcı olan ve hesap verilebilirlik ile şeffaflık adına harekete geçirilen hashtag, artık sadece hükümetin bilgi kontrolü üzerindeki geleneksel tekeline meydan okumakla kalmayıp aynı zamanda toplumu, dayandığı temelleri yeniden incelemeye ve sorgulamaya da çağırabilmektedir.

Ve böylece önemsiz gözüken "#" şimdilerde sosyal medya ağlarının içine sızabilip devlet ve devlet dışı etmenlere karşı halk kampanyaları başlatmak adına yeterince güçlü bir durumdadır. Sonsuza kadar çevrimiçi bir şekilde arşivlendiği için aynı zamanda kamu şikayetlerinin listelenmesi ve suç ile hafif suçların ortadan kaybolup unutulmamalarını da temin etmektedir.


Eleştiri, öfke ya da bariz bir adaletsizliğe ses getiren popüler hashtag'ler, bu tarz sorunların bırakın ortadan kaldırılmasını, düzenlenmesinde bile zorluk çekmektedir. Otoriter devletlerin aksine demokratik uluslar sorunlarını çevrimiçi hizmetlerin dönemsel askıya alınmasıyla çözemez. Sanal dünyanın politika ve siyasete yönelik çatışmaları, aynı geçtiğimiz yüzyılın Paris veya Prag sokaklarında yaşanmış çatışmalarda olduğu gibi tarihsel açıdan çok büyük bir önem teşkil etmektedir. "#" artık ifade özgürlüğünün belirgin bir sembolü olup siyasi faaliyeti de modern ve etkili bir biçimde değiştirmiş oldu.


Tüm bunlara rağmen, hashtag’in de eksiklikleri bulunmuyor değil. Ustaca ve stratejik bir yolla suistimali, kışkırtmayı, aşağılamayı, toplumsal anlaşmazlıkları şiddetlendirmeyi ve de #FakeNews (yalan haber) yayılımının kolaylıkla yapılabilmesi için de kullanılabilmektedir.


Bu durum, ezici suçlamaları arttırıp aynı zamanda sanığa anayasal himaye ve yasal sürecin gereklerini garanti etmeden itibarını yerle bir edebilmektedir. Nitekim, bir kişinin uğradığı kötü muameleye, hakarete, iftiraya ve karalamaya bu denli savunmasız olup kamuoyunun gözünde mahkeme isteğinin bu denli fazla olduğu tek yer şüphesiz internettir.


335 milyon Twitter, 1 milyar Instagram, 2,2 milyar Facebook ve 1,5 milyar WhatsApp kullanıcısı hiçbir yasal yükümlülüğü bulunmasa da dünyada ciddi sorunlar yaratabilecek geniş kapsamlı ve kişiye özel bir yıkım kampanyası ortaya çıkarabilecek potansiyele sahiptir. Yani suçun tek başına kötü sonuçlar doğurabilecek bir iddianameye dayanılarak oluşturulduğu günlerin çoktan geçtiğini düşünebiliriz.


Grup kimliği ve sosyal dayanışma, "haklı bir neden" ve "haklı bir öfkeye" dayanıp sanal gerçeklikte kasıtsız bir grupçuluğa sebep olduğunda- ki genellikle böyledir- bireyin hakları ve haysiyetine gereksiz yere gölge düşürülmekte veya açıkça zarar verilmektedir.


Moore Yasası'na göre, bilgi işlem gücü 1960'lardan bu yana her 18 ayda bir iki katına çıkmıştır. Ortalama bir iPhone 5 şimdilerde 64GB belleğe sahiptir ki bu da aya ilk ayak basılmasına yardımcı olan bilgisayar enerjisinden 1,073,741,824 kat daha büyüktür.


Bu da, her birimizin ağ tabanlı bilgi işlem gücümüzle potansiyel iyiyi ve potansiyel zararı tartmasını gerektiren dikkate değer bir istatistik olup Donna Haraway'in "makinelerimiz canlanmazken biz, kendimiz, korkutucu bir şekilde hareketsiz bir hale gelmeye başladık" sözünü yansıtmaktadır.


Piyasa talebi ve halkın yenilik iştahı arttıkça yeni teknolojiler de çıkar grupları ile örgütlerinin bazı bilgileri kendi "haklı amaçları" için kullanıp manipüle etmesine izin verebilmektedir. Bu nedenle "#” de bu tür suistimaller için önemli bir dizinleme aracı olarak kullanılabilmektedir. “#”in, zorlayıcı bir ortak fikirdense demokrasiyi ve ifade özgürlüğünü destekleme amacıyla kullanıldığından emin olmalıyız.


Ancak çağımızın devrimleri büyük olasılıkla belli bir süre daha televizyonda verilip tweet ve hashtag olarak karşımıza çıkmaya devam edecek. Umalım ki tüm bunlar doğru neden ve gerekçelerle yapılır ve aklını kullanabilen kişiler zamanla aradaki farkı anlayabilir.


Çevirmen: Begüm Gür

Editör: Bengisu Gülüm Sert




28 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page