top of page
  • Yazarın fotoğrafıbbblog419

Kayıp Kuşak


"Kayıp Kuşak" terimi, I.Dünya Savaşı sırasında veya hemen sonrasında yetişkinliğe erişmiş insan neslini ifade etmektedir. Nüfusbilimciler, kuşağın doğum yılı aralığınının 1883-1900 olduğunu varsaymaktadır.

  • "Kayıp Kuşak" içerisinde yer alan bireyler yetişkinlik dönemlerine I.Dünya Savaşı sırasında veya hemen sonrasında girmiştir.

  • Savaşın dehşetiyle beraber gerçeği tüm çıplaklığıyla gören bu bireyler, eski neslin geleneklerini reddetmiştir.

  • Verdikleri mücadeleler; Ernest Hemingway, Gertrude Stein, F. Scott Fitzgerald ve T. S. Elliot gibi bir grup ünlü Amerikalı yazar ve şairin eserlerinde tasvir edilmiştir.

  • "Kayıp Kuşak"ın ortak özellikleri rahatına düşkünlük, “Amerikan Rüyası"nın çarpıtılmış hayalleri ve toplumsal cinsiyet karışıklığı olarak sayılabilmektedir.

Kuşak, savaş sırasında anlamsız olarak nitelendirdikleri, sayılamayacak kadar çok ölüme tanık olmuştur. Bu sebeple kuşağa ait bireylerin çoğu doğru davranış, ahlak ve cinsiyet rollerinin geleneksel köklerini silip atmaya daha meyilli hale gelmiştir. Amaçsızca ve hatta pervasızca sayılabilecek davranışlara eğilimleri ile genellikle kişisel servette kişisel çıkar birikimine odaklanmaları nedeniyle "kayıp" olarak nitelendirilmişlerdir.


Edebiyat dünyasında bu terim, eserlerinde “Kayıp Kuşak”ın içsel mücadelelerini detaylarıyla anlatan Ernest Hemingway, Gertrude Stein, F. Scott Fitzgerald ve T. S. Elliot gibi ünlü Amerikan yazar ve şairlere de atfedilmektedir.


Bu terimin, Fransız bir garaj sahibinin genç çalışanına alaycı bir şekilde "Hepiniz kayıp bir kuşaksınız" dediği ve romancı Gertrude Stein'ın da buna tanık olduğu bir konuşmadan geldiğine inanılmaktadır. Stein, bu kalıbı meslektaşı ve öğrencisi Ernest Hemingway’e anlatmış, Hemingway’de bunu 1926 yılında yazdığı klasik romanı The Sun Also Rises içerisinde bir epigrafi olarak kullanarak popülaritesini arttırmıştır.


Kayıp Kuşak yazarları hakkında birçok kitap yazan Kirk Curnutt, The Hemingway Project'e verdiği bir röportajda o kuşak yazarlarının kendi yaşamlarının mitolojik versiyonlarını anlattıklarını ileri sürmüştür.


Curnutt, "Onlar, bir kuşak bozukluğunun ürünleri olduklarına inanıp çevrelerindeki dünyada yeniliğin deneyimini yakalamak istediler” sözlerini dile getirdi. “Bu nedenle, yabancılaşma; içki, boşanma, seks gibi değişken alışkanlıklar ve karşı cinsin özelliklerini benimsemek gibi alışılmışın dışında farklı kimlik çeşitleri hakkında yazma eğilimindeydiler." sözlerini de ekledi.


Hemingway ve Fitzgerald The Sun Also Rises ve The Great Gatsby adlı romanlarının tümünde, Kayıp Kuşak karakterlerinin ölü ve kendine düşkün yaşam tarzlarını ön plana çıkarmaktadır. Hem The Great Gatsby de hem de Tales of the Jazz Age kitabında Fitzgerald, ana karakterlerin ev sahipliğini yaptığı, bitmek bilmeyen müsrif partileri anlatmaktadır.



Hemingway'in The Sun Also Rises ve A Moveable Feast kitaplarındaki Amerikan ve göçmen arkadaş grupları, savaş yüzünden tamamen yok olan değerleriyle birlikte sığ, hedonistik yaşam biçimleriyle içki içerek ve parti yaparak amaçsızca yaşamaktadır.


Kayıp Kuşak bireyleri "Amerikan Rüyası" fikrini büyük bir aldatmaca olarak görmüştür. Bu bakış açısı The Great Gatsby kitabında oldukça önemli bir tema olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitabın anlatıcısı Nick Carraway, Gatsby’nin büyük servetinin karşılığının, büyük bir ızdırap olduğunu fark etmiştir.


Fitzgerald'a göre, sıkı çalışmanın başarıya götüreceğini savunan Amerikan Rüyasının o köklü görünümü, bu kuşakla birlikte çürüyüp gitmiştir. Kayıp Kuşak’a göre, "rüyayı yaşamak" artık sadece kendi kendine yeten bir hayat kurmakla değil, gerekli herhangi bir yolla şaşırtıcı derecede zengin olmakla gerçekleşebiliyordu.


Birçok genç adam, zalim bir hayatta kalma savaşı vermektense daha çekici bir uğraş ve daha yürek gerektiren bir iş olarak gördükleri I. Dünya Savaşına hevesle katılmıştır.


Ancak 6 milyon sivil de dahil olmak üzere 18 milyondan fazla insanın vahşice katledildiği gerçeğini görmeleriyle birlikte, toplumun geleneksel erkeklik imajları, ve kadın ile erkeğe verilen farklı roller etrafında gelişen algıları yok olup gitmiştir.


Hemingway’in The Sun Also Rises kitabının anlatıcısı ve ana karakteri olan, savaş yaraları yüzünden aciz bir hale gelen Jake, seks partnerlerinin hayatını kontrol etmek amacıyla “oğlanlardan biri gibi” olmaya çabalayan ve cinsel açıdan girişken olup önüne gelenle yatan sevgilisi Brett’in nasıl da erkek gibi davrandığını anlatmaktadır.



T. S. Eliot'un ironik bir şekilde ”The Love Song of J. Alfred Prufrock” olarak adlandırılmış şiirinde Prufrock, hadım edilme hissinden duyduğu utancın kendisini cinsel açıdan nasıl hayal kırıklığına uğrattığından, ve şiirde “onlar” olarak adlandırdığı, adı açıklanmayan kadın alıcılarına olan aşkını beyan edememesinden yakınmaktadır.


- [Diyecekler: "bir hal oldu saçlarının dibine!"]

Üstümde sabah kostümüm, sımsıkı yakam, havada çene, Kravatım zengin fakat mütevazi, bir de basit asorti iğne- [Diyecekler: "bir hal oldu el ayak bileklerine!"]

(Çeviri: https://lyricstranslate.com/tr/lovesong-j-alfred-prufrock.html )

Fitzgerald'ın The Great Gatsby kitabının ilk bölümünde, Gatsby'nin zenginlik timsali olan kız arkadaşı Daisy, yeni doğan kızının geleceğine dair çarpıcı bir öngörüsünü söylemektedir.


- "Umarım bir aptal olur. Bu dünyada bir kızın olabileceği en iyi şey budur, aptal bir güzel.”


Günümüzün feminist hareketinde hala yankılanmakta olan bu temada Daisy'nin sözleri, Fitzgerald'ın, neslinin kadınlardaki zekayı büyük ölçüde değersizleştiren bir toplum ürettiği şeklindeki görüşünü ifade etmektedir.


Eski nesil uysal ve itaatkar kadınlara değer verirken, Kayıp Kuşak bir kadının "başarı" anahtarının sersemce yapılan bir zevk arayışında saklı olduğunu düşünüyordu.


Daisy, neslinin cinsiyet rollerinden yakınıyormuş gibi görünse de acımasız Gatsby’e olan gerçek aşkından kaynaklanan gerginlikleri önlemek için "eğlenceli bir kız" gibi davranarak dönemine oldukça uygun tavırlar sergiliyordu.


Savaşın dehşetiyle başa çıkamayan ya da bu konuda oldukça isteksiz davranan Kayıp Kuşak bireylerinin çoğunun, geleceğe dair inanılmaz derecede gerçekçi olmayan umutları vardı.


Kitabın son satırlarında anlatıcı Nick, Gatsby’nin Daisy’i olduğu gibi değil de olmasını istediği gibi gördüğünü dile getirmesiyle mükemmel olarak ifade edilmiştir.


-"Gatsby yeşil ışığa inanıyordu. Her yıl bizden uzaklaşan keyifli geleceğe. Bizden kaçıverdi ancak bu önemli değil. Yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha da ötelere uzatacağız... Ve derken güzel bir günün sabahında.... Böylece akıntıya karşı kürek çekerek, durmaksızın geçmişe doğru sürükleniyoruz.”


Paragrafta bahsi geçen "yeşil ışık" Fitzgerald'ın bizden daha da uzaklaşmasını izlerken bile inanmaya devam ettiğimiz mükemmel gelecekler için kullandığı bir metafordur.


Başka bir deyişle, aksini iddia eden güçlü bulgulara rağmen Kayıp Kuşak, "güzel bir günde" hayallerimizin gerçekleşeceğine inanmaya devam etti.


Çevirmen: Begüm Gür

Editör: Bengisu Gülüm Sert

116 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page