top of page
  • Yazarın fotoğrafıbbblog419

Plüton neden gezegen kategorisinden çıkarıldı?

Plüton'un gezegen kategorisinden çıkarılması sonucunda ders kitaplarının da yeniden yazılması gerekti. Halk, bu karara tepki gösterdi. Güneş sistemiyle ilgili bildiklerimiz 2006 yılı Ağustos ayında tamamen değişti. 24 Aralık 2006'da Uluslararası Astronomi Birliği'ndeki (IAU) araştırmacılar Plüton’u gezegen kategorisinden çıkartarak, statüsünü gezegenden cüce gezegene değiştirmek için oy kullanmıştı.


Oylamanın üzerinden geçen onca yıla rağmen çoğu insan hala Plüton'un neden gezegen statüsünden düşürüldüğünü tam olarak anlayamıyor. Güneş sistemindeki gezegen sayısının dokuzdan sekize düşmesi sadece bu uzun süreci değil, aynı zamanda bilimin en güçlü yanlarından birini, değişmez denilen kural ve tanımları, yeni kanıtlar ışığında değiştirebilme gücünü de gözler önüne seren bir niteliktedir.


Peki gezegen olmak ne demektir?

Gezegen kelimesi, dolaşan yıldız anlamına gelen Yunanca "planetes" kelimesinden türemiştir ve kökeni antik çağlara kadar uzanır. Beş klasik gezegen — Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn — çıplak gözle görülebilir ve daha uzakta kalan yıldızlara nazaran yörüngesinin farklı yerlere kaydığı görülebilir. Teleskopların ortaya çıkmasından sonra gökbilimciler, çıplak gözle görülemeyecek kadar soluk olan iki yeni gezegen Uranüs ve Neptün'ü keşfetmişlerdi.


Plüton’un gezegen kategorisine alınması; gökbilimci Clyde Tombaugh’un 1930'da Lowell Gözlemevi'nden çektiği gökyüzü fotoğraf plakalarını ayrı gecelerde karşılaştırıp, yıldızların üzerinde ileri geri sürüklenen küçük bir noktayı fark etmesiyle gerçekleşmiştir. Bu keşfin ardından, güneş sisteminin en yeni üyesi, alışılagelmemiş bir gök cismi olarak kabul edilmişti. Yörüngesi o kadar ilginç ve dairesel olmaktan öylesine uzaktı ki, 248 yıllık yolculuğunun 20 yılında Güneş'e Neptün'den daha çok yaklaşıyordu.


1992'de bilim insanları Plüton'un yörüngesinde dönen küçük bir cismi, ilk Kuiper Kuşağı nesnesini keşfettiler (1992 Qb1). Bunu takiben, Mars ve Jüpiter arasındaki asteroit kuşağına benzeyen küçük, donmuş dünyalar kuşağını ortaya çıkaran birçok nesne keşfedildi. Plüton bu bölgenin kralı olarak kaldı, ancak Temmuz 2005'te gökbilimciler ilk başta Plüton'dan daha büyük olduğu düşünülen uzak cisim Eris'i buldular.


Araştırmacılar kendilerine şu soruları sormak zorunda kaldı: Plüton bir gezegense, bu Eris'in de bir gezegen olduğu anlamına mı geliyordu? Peki ya Kuiper Kuşağı'ndaki diğer buzlu nesneler? Onlar da mı gezegen sınıfına alınmalı? Bir gök cismini gezegen olarak sınıflandırmak için geçilmesi gereken eşik tam olarak nedir? Basit ve kesin görünen bir kelimenin, aniden zor anlaşılır ve şaibeli olduğu ortaya çıktı.


Ardından, gezegen tanımının ne olması gerektiğiyle ilgili birçok yeni öneri sunulup bu konuda yoğun tartışmalar yaşandı.


Space.com'un 2005 yılındaki haberine göre gezegen kelimesinin tanımını yeniden yapmakla görevlendirilen Uluslararası Astronomi Birliği İdari Komite üyesi Brian Marsden:

"Çoğunluk fikir birliğine vardığını düşündüğünde birileri, henüz ortak bir fikir çıkmadığını çok net bir şekilde gösteren savlar sunuyor" dedi.

Bu haberden bir yıl sonra gökbilimciler, çözüme yakın bile değildi ve bu konudaki ikilem 2006'da Prag'daki UAB Genel Kurul Toplantısı üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü. Toplantıda araştırmacılar, sekiz gün süren tartışmalar sonucunda dört farklı teklif sundu. Tartışmalı önerilerden ilki, Güneş sistemindeki toplam gezegen sayısını, Güneş'e en yakın cüce gezegen ve Mars ile Jüpiter arasında yer alan ana asteroit kuşağındaki en büyük cisim Ceres ve Plüton'un uydusu Charon dahil olmak üzere 12'ye çıkarmaktı.


Kaliforniya Teknoloji Ensitütüsü (CALTEC) üyesi, Eris'i keşfeden takımın parçası olan gökbilimci Mike Brown, önerinin "Tam bir keşmekeş" olduğunu söyledi.

Prag Konferansının sonuna doğru, diğer 424 gökbilimci güneş sistemindeki nesneler için üç yeni kategori oluşturmak için oy kullandı. O andan itibaren, sadece Merkür ve Neptün arasındaki gök cisimleri gezegen olarak kabul edildi. Plüton ve onunla ilişkili gök cisimleri— yörüngelerini diğer cisimlerle paylaşan yuvarlak nesneler — bundan böyle cüce gezegenler olarak adlandırıldı: Güneş'in etrafında dönen diğer tüm nesneler küçük güneş sistemi gövdeleri olarak bilinir.

Heyecan Dorukta

Profesyonellerden oluşan bir grup, bu kararı hafife almamıştı. 2015 yılında NASA'nın Plüton'a Yeni Ufuklar görevinin lideri Alan Stern, "Gökbilim adına utanıyorum" dedi. Dünya üzerindeki 10.000 gökbilimcinin yüzde 5'inden daha azının oylamaya katıldığını da sözlerine ekledi.


Bu görüşe kamuoyunda birçok kişi katıldı. 2014 yılında, Cambridge, Massachusetts'teki Harvard ve Smithsonian Astrofizik Merkezi (CFA) uzmanları, bir gezegenin farklı tanımlarını tartıştılar. UAB gezegen tanımlama komitesine başkanlık eden bilim tarihçisi Owen Gingerich:

"Gezegenin zaman içinde değişen, kültürel olarak tanımlanmış bir kelime olduğunu iddia etti."

2017 yılında kamuoyuna sunulan öneri, gezegeni "Uzayda kapladığı alan, yıldızdan daha küçük olan yuvarlak bir nesne" olarak tanımladı." Bu tanım, Plüton'u tekrar gezegen kategorisine sokacak, ancak aynı şekilde Dünya'nın uydusu Ay ve güneş sistemindeki diğer birçok uyduyu da gezegen kategorisine sokup resmi olarak tanınan gezegenlerin toplam sayısını 110'a çıkaracaktı. Bir yıl sonra, Stern, gezegen bilimci David Grinspoon ile, Washington Post’ta UAB’nin bu tanımın "aceleyle oluşturulduğunu" ve "kusurlu" olduğunu ve gökbilimcilerin fikirlerini yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini savunan bir görüş makalesi yayımladı.


Ancak bu tür yaklaşımlar şu ana kadar göz ardı edildi. UAB'nin tartışmayı yakın zamanda tekrar gözden geçirmesi ise pek olası görünmüyor. Astrofizikçi Ethan Siegel, Forbes'taki Stern ve Grinspoon'a şöyle cevap verdi:

"Basit gerçek şu ki, Plüton ilk keşfedildiği an yanlış kategoriye alındı. Hiçbir zaman diğer sekiz gezegen ile aynı düzeyde değildi."

Bu sözlere Mike Brown da dahil olup:

"Evet, zaten Plüton hala bir gezegen değil. Hatta hiçbir zaman olmamıştı. Yalnızca biz onu 50 yıl boyunca gezegen zannettik. Şimdi ise bunu daha iyi biliyoruz.

Çevirmen: Bengisu Gülüm Sert

Editör: Begüm Gür


37 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page