Stres Kalıtsal Mıdır?
Bilim insanları, "kuşaklar arası travmaların" yeni nesilleri nasıl etkilediğini öğrenmek istiyor.
Ebeveynlerimizden alabileceğimiz pek çok özellik bulunmakta: göz rengi, boy, yararlı yağlar (mono-doymamış yağlar ile poli-doymamış yağlar). Peki ya travma veya stres ile baş etmemizi sağlayabilecek bir özellik, genler aracılığıyla taşınabilir mi?
Bazı durumlarda kişinin hayatında yaşadığı olaylar, germ hattını, yani yeni nesillere aktarılacak olan hücresel bilgiyi değiştirebilir. Bu değişiklikler, epigenetik değişiklikler olarak bilinir.
Bazı çalışmaların sonucunda, erkek farelerin sperminin stresten etkilendiği görülürken, yapılan diğer çalışmalarda fare ebeveynlerin, yeni nesillerine stres duyarlılığını arttıran genler aktarabileceği gözlemleniyor. Ancak araştırmacılar henüz yeni nesillerde görülen bu benzerliğin sebebinin sperm olup olmadığını; ya da ebeveynlerden öğrenilen davranışsal ögeleri örnek verebileceğimiz diğer faktörlerin bundan sorumlu olup olmadığını tam olarak kanıtlayamadı.
The Journal of Neuroscience dergisinde yayımlanan yeni araştırma, bu değişimlere spermin sebep olduğunu ileri sürüp strese karşı dirençli olan fare sperminin bu dirençliliği de yeni nesillere aktarabileceğini savunuyor.
Aynı zamanda araştırmacılar, fare sperminde epigenetik değişikliklerin oluşmasına neden olan moleküler değişiklikleri de saptadı. Araştırmanın yardımcı yazarı ve Mount Sinai Icahn Tıp Fakültesi sinirbilim alanında doktora öğrencisi olan Ashley Cunningham, bu bulguların duygudurum bozukluğu oluşumunda yer alan muğlak etkenleri anlamamızda bizlere yardımcı olacağını iddia ediyor.
Inverse'e verdiği bir röportajda Cunningham şu açıklamayı yapıyor:
"(duygudurum bozukluklarına) nelerin katkıda bulunduğunu daha iyi anlayabilmemiz oldukça önemlidir çünkü bu çalışma, bu bozuklukların sebebinin sadece aileden alınan genlerin değil, aynı zamanda bozukluk geliştirme olasılığınızı etkileyebilecek ebeveyn deneyimlerinden de kaynaklanabileceğini ortaya koyuyor."
Peki bunu nasıl başardılar? — Araştırmacılar ilk olarak, erkek fare spermindeki RNA'yı diziledi. Sonrasında ise fareleri on gün boyunca, sakin farelerin saldırgan farelerle bir araya getirildiği, kronik sosyal yenilgi stresine maruz bıraktılar. Bilim insanları verilen tepkileri takip edip stres seviyelerini değerlendirdi.
On gün boyunca farelerin verdiği tepkilere dayalı olarak araştırmacılar, fareleri iki gruba ayırdı:
Stresle yüzleştiğinde direnç gösteren fareler
Strese duyarlı olan fareler
Daha sonra araştırmacılar, fare spermindeki RNA'yı tekrardan düzenleyip öncesi ve sonrası değişikliklerini karşılaştırdı.
Bulgular — RNA dizilemesinden sonra ekip, stresin duyarlı farelerde 1460 geni, dirençli farelerde ise sadece 62 geni değiştirdiğini gözlemledi. Bu sonuç, içindeki değişikler aracılığıyla spermin, kısa süreli çevresel bilgiyi yeni nesillere aktardığını gösteriyor.
Özellikle de uzun kodlanmayan RNA'da (IncRNA) değişiklikler gözlemlediler.
Cunningham şu sözleri dile getiriyor: "Başka bir çalışma IncRNA'yı incelemiş olsa da bizim çalışmamız, stres etkeninden hem önce hem de sonra IncRNA'yı dizileyip bu ikisini karşılatırarak bir ilke imza atmıştır"
Yeni nesillerdeki bulgular — Strese duyarlılığı olan farelerin yeni nesilleri, dirençli ve kontrollü olanlarınkine göre daha çok stresli davranışta bulundu.
Cunningham, araştırmacıların doğal çiftleşmenin yanı sıra yapay döllemeyi de kullandığını söylüyor.
Ardından şu sözleri ekliyor: "Önceki çalışmalar; dişi bir farenin, çevresel etkenden etkilenmiş bir erkek fare ile doğal yollardan çiftleştirilmesine izin verilirse dişi bunu hissedip ek bir bakım/ilgi sağlayacaktır."
Araştırmacılar doğal çiftleşme ve yapay dölleme için kardeşleri kullandı. Tek fark dölleme yöntemiydi.
Cunningham bunu şöyle açıklıyor: "Yapay dölleme ile oluşturulan yeni nesilde aynı yapı gözlemlenmiş, bu da spermin stres tepkisini aktarmada direkt bir rolünün olduğunu işaret etmiştir."
Peki bunun önemi nedir? — Cunningham yaptığı açıklamada duygudurum bozukluklarının oldukça karışık olduğunu dile getirdi. "Aile geçmişi ve genetik gibi katkıda bulunan etkenlerin bazılarını anlayabiliyoruz.
Anlayamadığımız şey ise stres gibi çevresel uyarıcıların yeni nesillerin duygudurum bozukluklarına nasıl bir katkıda bulunduğu." diyor Cunningham. Bu çalışma, ebeveyn deneyimlerinin katkıda bulunabileceğini gösteriyor.
“Nazi katliamı veya kölelik gibi toplumsal olayları düşündüğümüzde bu çalışma sonucunun önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunlar, bu büyük topluluk gruplarını nasıl etkilediklerini anlamlandırabileceğimiz kuşaklar arası travmalardır.”
Peki ya bu gelecek için ne vadediyor? — Cunningham'ında belirttiği üzere duygudurum bozuklukları karmaşık bir mesele. Bu da etkili bir tedaviyi son derece zorlaştırıyor. Belirli bir duygudurum bozukluğu olan bir kişi için işe yarayan şey, genellikle aynı bozukluğu olan başka biri için işe yaramıyor.
Duygudurum bozukluğunun gelişimine katkıda bulunan çeşitli faktörleri daha iyi anlayarak, daha iyi tedaviler geliştirip nihayetinde bunları önleyebiliriz.
Çevirmen: Begüm Gür Editör: Bengisu Gülüm Sert
Comments