top of page
  • Yazarın fotoğrafıbbblog419

Kuşların ve Yılanların Şarkısı Kitap Yorumu

Güncelleme tarihi: 18 Ağu 2020


Bu yazımda sizlere geçen haftalarda okumuş olduğum Açlık Oyunları serisinin son kitabı Kuşların ve Yılanların Şarkısı’ndan bahsetmek istiyorum. Açlık Oyunları serisi neredeyse hepimizin okuduğu/izlediği ve tadının damağımızda kaldığı o müthiş serilerden biriydi. Hemen hemen hepimiz seride geçen bu oyunların nasıl bu denli korkunç bir noktaya geldiğini öğrenebilmek için deliriyorduk. Neyse ki Suzanne Collins, bu çağrımıza sessiz kalmayıp bizlere Coriolanus Snow’un gençliğini ve bu gaddar kişiliğe nasıl büründüğünü anlatan bir kitap yazmaya karar verdi.


Kitap, 10. Açlık Oyunlarını ve bu oyunda akıl hocalığı görevi verilmiş 18 yaşındaki Snow’un yaşadığı mücadeleyi anlatıyor. 12. Mıntıkanın kız haracının akıl hocalığı görevine verilen Snow, kazanmak ne kadar imkânsız görünse de canla başla savaşarak haracını galibiyete götürmeye çalışıyor. Kitapta beni en çok şaşırtan nokta ise Açlık Oyunlarının o zamanlarda bizim bildiğimiz oyunlardan çok ama çok daha farklı bir yönde ilerlemesi. Bizim bildiğimiz oyunlar, haraçlarının üzerine titreyip onlara hiçbirinin görmediği şaşaalı hayatı sunarken 10. Açlık Oyunları bunun tam tersini sunuyor. Haraçları görkemli odalarda büyüleyici yemekler içinde değil bir hayvanat bahçesinin maymun kafesinde aç ve susuz olarak görüyoruz. Hepsine adeta vahşi birer hayvan muamelesi yapılıyor. Oluşturulan arena ise hiç de teknolojik değil aksine son derece ilkel. Labirente benzer bir ortama bırakılan haraçlar kameralarla izlenip mıntıkalarda izlettirilmiyor bile. En son haraç kalana kadar günlerce, bazen haftalarca haraçların birbirini öldürmesi bekleniyor. Bu gaddarca ve hiç iç açıcı olmayan oyunlardan hiçbir mıntıka zevk duymuyor ki hatırlarsanız bizim bildiğimiz seri evreninde 1. ve 2. Mıntıkalar bu oyunların büyük bir destekçisi olup katılabilmek için özel olarak hazırlanıyordu. Bunun gibi pek çok değişiklik okuyucuyu, bu keşfedilmeyi bekleyen evrenin içine sürükleyip kitabı elinden bıraktırmıyor. Her sayfada sona daha çok ulaşmak, daha çok şey keşfetmek istiyorsunuz. Kitap Snow’un o gaddar, acımasız kişiliğe nasıl büründüğünü bizlere yavaş yavaş sunarken aynı zamanda insanın içini büyük bir heyecan da kaplıyor. Snow’un kimlere zarar verip kimleri kurtaracağını anlamaya, sonuna dair kafanızda teoriler kurmaya başlıyorsunuz ki bence kitap okumanın en zevkli yönlerinden biri de tam olarak bu.

Ancak kitap içerisinde beni boğan ve sıkan birkaç konu da yok değil. Collins, her ne kadar yine bağlayıcı ve taşları yerine oturtan bir başyapıt oluşturmuş olsa da kitabı fazlasıyla uzatmış. Her bir detay sanki bir film senaryosuymuş gibi en ince ayrıntısına kadar betimlenmiş. Tabii ki betimleme tüm yaşananları canlandırmamıza çok büyük bir katkı sağlıyor burası doğru ancak aynı zamanda bizleri konudan da saptırıyor. Kitabın gidişatının daha aksiyonlu ve konu odaklı olmasını beklerken, çoğu sayfa betimlemelerle doluydu. Bu da kitabı okurken bazı noktalarda sıkılmama neden oldu. Aynı zamanda kitabın sonu biraz aceleye getirilmiş gibi. 600 küsür sayfalık bir kitabın sonunun daha etkileyici olmasını beklerdim. Kitabın sonlarına doğru aksiyon tavan yaparken yine araya betimlemeler girip olaylar hızlıca geçiliyor. Okuyucunun heyecanı tam doruk noktasındayken olayların birden olup bitmesi biraz heves kırıcı hale geliyor.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen Kuşların ve Yılanların Şarkısı okuduğum en iyi kitaplar listesinde kesinlikle belirtmek istediğim bir eser. Gerek çoğu sorumuza cevap veriyor oluşu, gerek Açlık Oyunları evreni ve o harika yazımının tadına bir kere daha varabilmemiz olsun sizi içerisine alıp bambaşka bir dünyaya sürüklüyor. Kitapta beni en çok heyecanlandıran kısım ise hem film evreninde hem de kitap serisinde büyük bir önem taşıyan ‘The Hanging Tree’ şarkısının kökenini keşfetmemiz. Kitap kafamdaki birçok soru işaretini giderirken okuduktan sonra yenilerini de getiriyor (bunların ne olduğunu söyleyip kitabın en can alıcı noktalarını ortaya dökmek istemiyorum). Kim bilir, belki de Suzanne Collins bunun devamı niteliğinde bir kitap yazmak için soru işaretleri bırakmıştır. Belki de boşlukları kendi teorilerimize ve bakış açımızla doldurmamızı istemiştir.


Yazan: Begüm Gür

Editör: Bengisu Gülüm Sert

20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page